ÇAMTEPE

Sözüm başak tanelerine. Ellerimi gıcırdatan hareketlenince zil çalıp oynayan taneler. Kokunuz burnumuza kadar geldi. Şu garip dünyada ufağında ufağı beldede bilmem nerenin taşrasında bilmem neymiş bu hayalin adı. Burası benim çocukluğum. Beraber serilmedik mi böceklerle dolu otların orasına. Neydi ama o otların kokusu. Romak derler bizim orada atladın mı içine tıngır mıngır gidersin.Sarı ejder oda yılların emekçisi. Dizlerimin üzerinde katmanlaşmış yara izleri. Görenlere bak bunlar başkaldırıdır yapay dünyaya başkaldırıdır derdim. Fakat bilmiyordum o çağda sosyolojiyi. Babannem ve tavukları. Hepsi benim can dostum. Başka kime anlatılır bu çatışma. Okuldan geldim ve annemin tavuk göğsünün üzerine yaptığı karamelize şeker. Şimdi yine yapıyorlar onu da koşa koşa eve gelmeye değmiyor. Hadi ama ilk duygu. İlk şeffaflık. İlk kor olma. Bunu da anlatacak değilim. Hayat şöyle bakıp kalk hadi olur o kadar ağlama der diye korkuyorum. Misketler, kazanma hırsıyla yenik düşüp bütün hepsini kaybettiğim yuvarlak cam taneleri. Bebeğim olmadı çünkü tamir edilecek bir bisikletim vardı. Hep bahsettiğim mekanik işler. Kır parçala birleştir tekniği ama insanlar da işlemez sakın deneme. Sonra uyandım beyazın kömüre çaldığı duvarda geçmişe sığmayan bir rüyayla. Al hepsini al ket vurmalar.İçimde ki şu zalim şüpheyi al, dengesizliği al, tükenmişliği al, var olmaya çalışan bensizlikleri al. Hareketleri kısıtlayan ne varsa al götür üstü kalsın hemde.Analım seni sevgiyle ve özlemle neydi senin adın kurbağaa mı?

Yorumlar

Popüler Yayınlar