YILGIN RÜZGARLARIN AYAK SESLERİ

Hayatta bazen çoğu şeye geç kalıyoruz. Misal, bir kitabı okumaya, bir insana, bir şarkıya ve daha nice sayamadıklarımıza... Sonucunda ne oluyor? Bazen çok şey bazen de hiçbir şey. Pişmanlıkların altında ezilip kalıyoruz. Nereye kadar sürecek bu durum derken bir bakıyoruz yaş ilerlemiş, meşgalelere dalınmış. Tabi işin gerçekçi boyutuna baktığımızda hayat her zaman iyi şeyler sunmuyor soframıza. Burada da imtihan diyoruz ve mücadeleye başlıyoruz. Acı sınırlarımızı zorluyoruz. Fakat imtihan her daim acı demek değildir elbette. Güzel şeylerde imtihandır. Bazen aşık oluyoruz. Bazen gidenleri özlüyoruz. Gerçek özlemin farkına vardığımızda ne kadar ağır olduğunu algılıyoruz. Öyle zamanlar oluyor ki mazoşistçe gelebilir ama maddi sancılarımızı manevi sancılarımıza  tercih etmek istiyoruz. Düşündüğümüzde görünmeyen görünenden daha çok yakabiliyor. Bunu birçok insandan duydum. Ayrılık acısı çekmek yerine bir hastalığa yakalanmak bir yerini kesmek vs .isteyen bireyler gördüm. Zamanında vücudunu jiletleyen insanlar bana çok ilginç gelirdi. İnsan bu sağlıksız davranışı nasıl yapabilir derdim? Hala sağlıksız bir davranış olduğunu düşünüyorum. Ama onları anlıyorum. Acıya direnci olan insan bunu yapmaz, direnci olmayan insan manevi acının yükünü kaldıramayıp bu yöntemlere başvurabilir. Bugün aslında çok yazasım yoktu. Zihnim karmakarışık, düşüncelerimi nereden tutmaya çalışsam elimde kalıyorlar. Bu karmaşanın içerisinde bir örüntüyü ortaya koymakta  zorlanıyorum. Sadece bir müzik açıp katarsis yapmak istedim. Dinlediğim bir kaç müziği önermek istiyorum bu sebeple; sonrasında bu aralar okuduğum güzel bir kitap var ondan bahsederim ve kapanışımı yaparım. Öncelikle müziklerden başlayayım alta şöyle sıralıyorum:

-NİLÜFER-KAVAK YERLERİ

-BURAK AKYOL-NİDA

-İKİLEM-BU SAATTEN SONRA

-CEM KARACA-KARA SEVDA

Cem Karaca ile lise yıllarımda tanıştım ve gerçekten muhteşem bir müzik ziyafeti sunuyor. Anadolu Rock müzikleri bir başkadır. Diğer üçü yakın zamanda dinleyip beğendiğim müzikler. Kitaba gelince aslında burada ufak bir fragman neticesinde bahsedeceğim. Çünkü çok özel bir kitap ve ben bu kitabı tam anlamıyla bitirdikten sonra üzerine güzel ve detaylı bir yazı yazmak istiyorum. Kitabın adı: DEĞİŞEN BEYNİM. Sinan Canan'a ait çok iyi bir kitap. Beyni anlatıyor. O kadar gizemli ve mucizevi bir yaratılışa sahibiz ki insan hayran kalıyor. Özellikle, bilimsel ve aynı zamanda açık bir üslupla anlatıldığı için daha da keyif verici oluyor. Genellikle böyle kitaplar akademik bir dille yazıldığında insan okurken canı sıkılabiliyor fakat bu kitap öyle değil. Yani her insanın okuması gereken bir kitap olmasının yanı sıra ergenlik döneminde ki her  bireyin okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Aslında ne güzel olurdu değil mi? Şöyle lise döneminde ki öğrencilere bakanlık her yıl bir liste verse o listedeki kitaplar okunmadan dönem geçmek mümkün olmasa. Belki bu bizim eğitim sistemimizde imkansız gibi görünebilir fakat bireysel olarak okul yöneticileri kendi okulları kapsamında böyle ölçütler belirleyebilir. Yada bu olanaksız görünüyorsa en azında dil anlatım ya da edebiyat dersi öğretmenleri bunu yapabilir. Çok basit bir fikir çok güzel sonuçlara sebep olabilir. Neyse diyelim bu fikrimiz burada kalsın belki kelebek etkisiyle birileri bu duruma öncü olur. Derken acı ile başladığımız sohbetimize müziklerle devam ettik sonrasında kitaplar ve en sonunda fikirlerle, hayat işte karmakarışık. Akşam üzeri bu karışıklığın kurbanı olmadan iyi akşamlar diliyorum ve güzel bir şiirle vedamı ediyorum.  

http://siir.me/goge-bakma-duragi

-TURGUT UYAR:"GÖĞE BAKMA DURAĞI"


Yorumlar

Popüler Yayınlar